21 Ekim 2011 Cuma

Nefes Adedi

Hava soğuk da olsa, karlı, karanlık; ben yine ışığınla uyanırdım. Bir sabah mucizem olacaksın biliyorum. O zamanın gelmesini bekliyorum.  
Salonun bir köşesinde şarap kadehleri, karaf, eski güzel plaklar. Diğer köşesinde okuduğum kitaplar, yazılarım, boyadığım taş ve ahşaplar. Odanın perdeleri sevdiğimiz renk, halıları da beyaz seçmişiz ne hoş. Uzun geniş holden yürüyüp mavi perdeli diğer odaya geçince, beyaz gitarını koyduğumuz köşeyi görsek mesela. Yaşanmışlıkların hepsini bu odada saklasak. Fotoğraf albümlerimiz, birbirimize aldığımız hediyelerimiz olsa içinde.
Sabaha da geceye de beraber baksak. Yalnızca kahkahalar olsa hayatımızda. Hayal bu ya, izin ver. Dertlere de geleceğim…
Sen üzülünce ben, ben ağlayınca sen toparlasan her şeyi. Birbirini tamamlayan iki parça olsak seninle. Hiç beklemeden, hızlıca akan şu zamana ayak uydursak. Zevk alarak ama koşmadan. İçinde kaybolmadan.
Pijamalarımı giyip, senin alt yazılı filmi hazırlamanı beklesem mesela. Sen yanıma gelene kadar sabırsızca beklerken, seni de güldürsem… Pek seversin o halimi bilirim…
“Sevgilim” demeyi ne çok severim sana. Öyleyse her sabah gözlerimi açtığımda orada ol ki, sana “sevgilim” diyebileyim.  Sana kahvaltı hazırlamamı istediğinde, yorganı yüzüme çekip mızmızlanayım. İkimiz de yaz ayını severiz ya, o zaman aynı şeyleri bekleyelim seninle… Aynı güneşi, aynı mevsimi, aynı umutları…
Hobileri, fobileri paylaşalım. İkisinde de adımız olsun hiç yorulmayalım. Hayatın kısa olduğunu ikimiz de bilelim, farkında yaşayalım. Sen ve ben artık bir bütün olalım. Uzaklığı kaldıralım.
Neden ısrarla “sen” dediğimi, neden yorulmadan “gel” dediğimi biliyor musun? Bana verilen nefes adedini bilmiyorum, sen de öyle… O zaman kalan nefes adetlerimizi birlikte alıp verelim mi?
DY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder