15 Ekim 2012 Pazartesi


AYNAYA BAK 

Bir kez daha anladım ki; aslında güzeldi hayatım. Yolda elbette dikenler vardı, taşlar, hatta yarıklar... Ama dün bir kez daha anladım ki; aslında güzeldi hayatım.

Aldığım bir haberin ardından, gittim onu kucakladım, sarıldım, kokladım, öptüm. Dua ettim, şükrettim. Yeniden sevdim o an, yeniden bağlandım. Yaptıklarını bağışladım.

Telefonun öbür ucundaki en yakın arkadaşımdı. Bir kez daha yaralanmış, bir kez daha kalbi kırılmıştı. Anlattıklarının karşısında soğuk kanlı durmaya çalışsam da insanların içindeki acımasız güçten korkmuş, aralarda o bilmese de çok defa yutkunmuştum. Sonradan fark ettim ki; nefes almadan dinliyordum onu. İnsan denen canlının, ne kadar aşağılık olabileceğini tahmin etmeye çalışmaya gerek yoktu. Öylesine bir hikayeydi ki bu, o anlattıkça bir öfke dağı oluştu içimde. Bin türlü şey geçiyordu aklımdan. Peş peşe sıralanmış, bütün düşüncelerim bir diğerini geçmeye çalışıyor gibi hızlı hızlı... 

Yeniden toparlanması ve aslında en önemlisi, bu olaylardan dersler alması gerekiyordu. Çünkü hayat buydu.

Şimdi dostu olarak bana binlerce soru bıraktı telefonu kapatırken. Akşam olduğunda hala sözleri vardı kafamın bir köşesinde. Unutamıyordum ki... Unutulacak gibi de değildi. Sıcaktı, tazeydi. 

Sadece "insanoğlunun" ne kadar acımasız olduğunu hatırlamak gerek dedim içimden. Her birinden belki de bir gün, aynı darbeyi alabileceğin gerçeğini kabul etmek ve ne olursa olsun, kırılan kalbi tamir edebilmeyi başarabilmek gerek devam etmek için. Bunları tekrar tekrar söyledim kendime. 

Onurlu ve güzel ruhlu biri olmak ve öyle kalmak aslında zordu bu hayatta. Çünkü etrafımızdaki herkes en çok kendini seviyordu. En çok kendini severken, iyi bir insan olmak zordu bana göre. Hırsları törpülemek, menfaati görmezden gelmek, bencilliği unutmak zordu.

Bize verilen bu tek şansı nasıl kullanacağımızı kendimiz seçiyoruz. Yaptığımız seçimlerin birilerini üzmesi ya da mutlu etmesi, tamamen bize bağlı. 
Bence birinin canını acıttıktan sonra, yüzleşmek için aynaya bakmak gerek. O an bir şey hissetmiyorsak,  yarın yeni bir insana zarar verebiliriz demektir. Anladığım o ki, dostumun canını acıtanlar ne bir kalbe, ne bir yüze ne de aynaya sahip değiller.

DY
15.10.2012

9 Ekim 2012 Salı

                       SENİN İÇİN YAZACAĞIM


Bir hikaye yazacağım sana. Okurken; "ağlamak ve öfke" arasında gidip geleceğin. İç çekeceğin ve yine sinirleneceğin bir hikaye.
Sana şimdilerde anlatamadığım, her şeyi çok net anlayabileceğin, kendine ya da bana soru sormana gerek kalmayacak bir hikaye olacak bu.

Sana yazdığım satırların üzerinden, sadece bir kez geçeceksin. Yeniden okumayacak, elindeki kağıdı bir süre sadece izleyeceksin. Gözlerinde canlanacağım o an. Korkutacak seni önündeki günler. Yalnızlığına mı yoksa bensizliğe mi ağlayacaksın? Keşke bilseydim... Yok! önemi yok artık; bilsem ne olur bilmesem ne?
Yalnızlığın korkutur belki, belki de bensizlik acıtır içini kim bilir. Her ne olursa olsun biliyorum ki elindeki hikaye anlatacak sana her şeyi.

İlk neyi çok iyi anlamanı istiyorum biliyor musun? Senin için her şeyi yapabileceğim bir ömrü yaşadığımı yanındayken. Hiç korkutmadığını beni zorlukların ve hiç bıktırmadığını olumsuzlukların. Seninleyken her şeyin üstesinden gelebileceğim bir hayatı yaşadığımı, sen yokken bir hiç olduğumu bilmeni istiyorum en çok.

İşte bu yüzden biliyorum ki, en çok;  elindeki kağıda yazdıklarım  üzecek seni bu hayatta. İşte okuyacağın o hikaye nefes alışını bile etkileyecek. Canını sıkacak, içini burkacak. Biz bilir ve söyleriz ya erkekler ağlamaz; o söz senin için geçerli olmayacak elinde o kağıt varken.

Sen o kadar dik duracaksın ki o an bile; eminim "keşke" dememek için kendinle savaşacaksın. Öyle bir cümleye başlarsan yenilmiş olacaksın. Yok; sen asla "keşke"li bir cümle kurmazsın. Anlamsız olacak, yersiz olacak, kurma!

Çözdüğün an gelecek, yaşamın şifresini. Elindeki hiçlik sana sonucu vermiş olacak.
Hayat bir kere, bir tek şansın var. Nasıl istiyorsan öyle yaşa. Asla kadere bırakma, seçimleri hep sen yap!

Deniz YILMAZ
9 Ekim 2012